Yazıya Saygı: Dolma Kalem Tamirciliği
![]() |
Nisan, 2016 |
Dolma kalemin öyküsü MS 800’lü yıllarda mürekkeple yazı yazma sürecine dek uzanıyor. Bazı kuşların kanat kemikleri ya da kamış gibi materyallerin hokka adı verilen mürekkep haznesine batırılarak kullanılması dolma kalemin en ilkel halini oluşturuyordu. 1900’lü yıllarda, doldurulabilen mürekkep haznesini içinde taşıyabilen kalemlerin icadıyla, dolma kalemin serüveni tam anlamıyla başladı. Önce tükenmez kalemler sonra tam ortasında yaşadığımız bilgisayar çağı dolma kalem kullanımını azaltsa da o hiç istifini bozmadan, bir avuç kalmış tutkunuyla büyülü çekiciliğini sürdürmeye devam etti. Günümüzde daha çok bu büyüyü hâlâ hisseden koleksiyonerlerin ceplerini dolduruyor dolma kalemler. Biz de o koleksiyonerlerin mutlaka kapısını çaldığı ortak adrese doğru yol alıyoruz: Dolma Kalem Tamircisi’ne.
“Tarihi canlandırıyoruz”
Sirkeci Büyük Postane’nin yanındaki sokakta çakmak, gözlük, şemsiye gibi eşyaların tamir edildiği, birbiri ardına sıralanmış küçücük dükkânlar vardır. Bu dükkânların sahiplerinden biri de, yıllardır bu işi yapan dolma kalem tamircisi Murat Sunmez. Yalnızca bir masa ve kendisinin sığdığı dükkânında alet edevat, dolma kalem, mürekkep dolu küçücük masasının önünde oturmuş dolma kalemi ince ince işlerken anlatmaya başlıyor. Henüz on üç yaşında, dayısının yanında başladığı dolma kalem tamirini 1986’dan bu yana sürdürüyormuş. 1996’da dükkânı dayısından devralan Sunmez’e yaptığı iş ile arasındaki bağı soruyorum. Başta yalnızca çalışmak amaçlı gelmişken kısa sürede mesleğini benimseyip kalemlerle bir bağ kurabilmeyi başardığını ve bu yüzden uzun yıllardır bu işi yapabildiğini söylüyor. “Bazen duyuyorum, yoldan geçenler ‘Dolma Kalem Tamircisi’ yazısını okuyup kalemin tamiri mi olur diyorlar,” diye de ekliyor, içerlemiş tavrıyla. “Bu gerçekten değerli, güzel bir meslek çünkü mesela biri 1950’de üretilen dedesinden kalma bir kalemi getiriyor; anılarını, çocukluk günlerini unutmamak için belki de. Burada o kalem bakıma giriyor, tekrardan hayata dönüyor; tarih canlanıyor bir anlamda. Müthiş bir şey değil mi bu şimdi?”
Sunmez, meslek ustalığıyla kalemlerin yılını, markasını, kullanım koşullarını hemen hemen her şeyini tahmin edebiliyor artık. Eline geçen en eski dolma kalemlerden biri Waterman marka 1903 yılından kalma, yüzyılı devirmiş bir kalem.
“Dolma kalem yazma alışkanlığı kazandıran tek kalemdir”
Sunmez, dolma kalemin tamiri için pek çok malzemeyi Avrupa’dan sipariş ettiğini ya da kalem toplayıcısından aldığı kalemlerin malzemelerini kullanarak tamir ettiğini söylüyor. Parlatma, temizleme, dış bakım-iç bakım, çürüyen yayların değişimi gibi bütün sorunları hallediyor. Bazı kalemlerin tamiri birkaç saat sürerken bazılarının bir hafta sürdüğü oluyormuş. Sunmez’e müşteri profilini sorduğumda ise kapısını en çok koleksiyonerlerin çaldığını söylüyor. Gazeteciler, mimarlar, mühendisler en sıkı müşterilerinden. Yazmakla belki de en özel bağı kuran yazarların gelip gelmediğini ise özellikle soruyorum: “Geliyorlar tabii, sonuçta ‘Dolma kalem yazma alışkanlığı kazandıran tek kalemdir’ diye boşuna dememişler.”
Bizzat gelen kalem tutkunlarından birinin gazeteci-yazar Murat Bardakçı olduğunu da söylüyor. “Gelir, sohbetini eder, kahvesini içer, kalemini yaptırır öyle gider”miş Bardakçı. Tarih alanında uzmanlaşmış birinin sahip olduğu dolma kalemlerin tarihlerini özellikle soruyorum tabii. “1950 ve öncesine ait kalemleri var, çoğu ailesinden kalmadır. O hâlen dolma kalem ve kurşun kalemi kullanmaktan vazgeçmiyor” diyor. Bardakçı’nın tarzına uygun dolma kalemler dükkâna geldiğinde de arar haber verirler hemen gelip alırmış.
Dolma kalem bir tutku işi
Sunmez’le konuşurken müşterilerinden biri geliyor ve cebinden bir tomar dolma kalem çıkarıp hepsinin uzun uzun sıkıntılarını anlatıyor. Sunmez ise, bir elinden diğerine geçirdiği dolma kalemleri özenle inceliyordu. İkisinin bu hâl ve tavırlarından kalemleri yalnızca bir kalem olarak görmedikleri o kadar belliydi ki dolma kalemin bir tutku işi olduğunu daha iyi anlamamı sağladılar. Kalemleri getirenin bir koleksiyoner olduğunu hemen anlıyorum. Yaklaşık iki yüz kalemi olduğunu ve bu merakın otuz sene öncesine dayandığını söylüyor. “Eski şeylere merakım hep oldu zaten. Kurşun kalem, pusula, eski mühürleri de biriktiriyorum,” deyip ekliyor: “Dolma kalem çok özel bir şey, sürekli sizinle yaşayabiliyor ve tüm duygularınıza tanıklık ediyor” diyerek anlatıyor tutkusunu.
Son Tamirci
Sirkeci’de dolma kalem tamiri yapan iki yer daha varmış ancak onlar yürütemedikleri için kapatmışlar. Sunmez’in dediğine göre Ankara’da da bu işi yapan kalmamış. Daha vahimi Sunmez’in bir çırağı yok. “Bu iş çok para kazanılacak bir meslek değil, bir tutku işi öyle çırağı da bulamadım” diyor. Yani şu an dolma kalemin tek kalesi Sirkeci’deki bu küçücük dükkân. İnce bir iş olduğu kadar sabır da gerektiren dolma kalem tamirciliği hâlen kalem sevgisi taşıyan bir çırak bulamazsa bir meslek daha yok olup gidecek gibi görünüyor.
Ustasından dolma kalem kullanıcısına öğütler:
- İyi yazabilmek için mutlaka kaliteli, mümkünse ithal mürekkep kullanılmalı.
- Eğer kalem uzun süre kullanılmayacaksa çürüme yapmaması için mürekkep mutlaka boşaltılmalı ve içi sıcak su ile temizlenmeli.
- Kalem çok soğukta tutulmamalı.
- Uzun süre kullanabilmek için uzun aralıklarla bakımı yaptırılmalı.
- Dolma kalem kullanıcısı, kalemiyle iz bıraktığı kadar kalemin de onda iz bıraktığını unutmamalı.
Yorumlar
Yorum Gönder