Kurumsal Delilik: Deliler Derneği

Ağustos, 2016
“Hepimiz deli doğarız, bazılarımız deli kalırız” demiş Samuel Beckett. Deli kalmayı “başarabilmiş” bir grup Çanakkaleli deli de işi bir adım daha ileri götürerek bundan yaklaşık yirmi yıl önce Deliler Kulübü’nü kurmuşlar. Her yıl kendi deli başkanlarını seçtikleri, Deliler Günü’nü organize ettikleri ve bir takım delilikler gerçekleştirdikleri bir kulüp. “Akıllılar ne yapıyor görüyoruz, bize bıraksalar ülkeyi bile daha güzel yönetiriz,” diyor kulüp başkanları Metin Kaya. Her yıl yaz aylarında organize ettikleri Deliler Günü öncesi Çanakkale’nin küçük bir kahvehanesinde etrafımda on kadar deliyle hayatımın en garip haberine başlıyorum.

“Felsefemiz delidir ne yapsa yeridir”

Kulübün deliliğini “resmi” olarak tüm kulübe ispat etmiş kulüp başkanı Metin Kaya ile konuşmaya başlıyoruz. Mizacı gereği olsa gerek yerinde duramıyor, çok heyecanlı. Başkan olarak ona kulübün tarihini soruyorum. Dediğine göre bu işi organize eden mahallenin muhtarı. Bir akşam arkadaşlarıyla otururken ortaya atılan “Çanakkale’de ne kadar deli var?” sorusuyla kıvılcımlanan fikir, senede bir yapılan ve bütün delileri bir araya toplayan Deliler Günü organizasyonuyla alevlenmiş. Kulübün kuruluşuyla ilgili ayrıntılara ulaşmaya çalışırken Kaya’nın “Delidir ne yapsa yeridir felsefesiyle yola çıktık işte çok kurcalamadık,” deyince ayrıntıları bir kenara itiyorum ben de.

Deliler kulübünün üye sayısı şu an kırk civarı. Civarı diyorum çünkü kulüp başkanı da tam emin değil “Öyle bir şey işte,”  diyor. Yirmi yıldır var olan bir kulüp için az değil mi diye soruyorum “Üye sayısını arttırmıyoruz, başa çıkamayız yoksa. Bu kadar deliyi zor zapt ediyoruz zaten,” diyor. Etrafımdaki hengâmeye bakınca hak veriyorum (Hengâme deyince etrafımda kendine ya da etrafına zarar veren deliler gelmesin aklınıza. Bu kulübün üyeleri son derece heyecanlı, konuşkan ve eğlenceli deliler).

Kulübün en büyük organizasyonu olan Deliler Günü, Lapseki ilçesine bağlı Dumanlıdağ zirvesinde yapılıyor. Bu güne dair ilk sorum yer olarak neden Dumanlıdağ’ın seçildiği. “Güzel bir yer olduğu için orasını tercih ettik. Tabii bu eğlence sırasında alkol alınca kafalar da biraz dumanlı oluyor. Dağın ismi de Dumanlı…” diyor başkan Kaya.

Başkanlar kulübün parlak delilerinden seçiliyor

Başkan Metin Kaya’ya kulübün baş delisinin yani kendisinin nasıl seçildiğini de soruyorum. Seçimler her sene Deliler Günü etkinliğinde yapılıyormuş. Açılış konuşmasının ardından yamyam ve domuz dansı yapılıyor. Sonra adaylıklar konuluyor. Her adayın bir pusulası var, bu pusulalar tabii ki delilere özgü: erik, kiraz ve kayısı. Aday sayısına göre artıyor bunlar. “Dördüncü bir aday olursa şeftali koyarız!” diye araya giriyor delilerden biri. Başka bir deli “Çok yumuşak olursa kafasına atarız he!” diye ses veriyor. Bir başkası “Açık oylama yapıyoruz. Ama bu görmez, bu havaya bakıyor anca,” diyerek başkanına takılıyor. “Başkan olabilmek için ne gerekiyor?” diye de soruyorum. Metin Kaya gururla göğsünü kabartıp hınzır bir gülümsemeyle “Benim gibi parlak bir deli olması gerekiyor tabii,” diyor. “Gerçi kulübümüzde geleceği parlak çok delimiz var. Recai mesela,” diyerek gelecek güzel günlerden bahsediyor. 

Seçilen başkan vaftiz ediliyor

Seçimden sonra gelenek haline gelmiş bir takım ritüeller gerçekleştiriliyor ve bunlar da tabii ki kendilerine has. Bir deli araya girip anlatmaya başlıyor. “Seçilen başkan dağdan gelen buz gibi soğuk su dolu yalağa anadan doğma girer. Sonra biz onu bir güzel fırçayla yıkarız. Vatikan’daki gibi vaftiz ederiz, abdestini alır. Cinlerden, perilerden arınır. Kafasına bir kova yoğurt dökeriz, kaymak gibi olsun diye.” Delilerden biri başkan Metin Kaya’yı işaret ederek “Buna ucuz yoğurt döktük ondan böyle oldu bu,” deyince kahkahalar kahvehanenin sınırlarını da aşıyor. 

Başkan seçildikten sonraki Deliler Günü’nde nasıl ağırlandığını da anlatıyor Metin Kaya: “Yolda önce benim bir pantolonumu kesiyorlar. Kurban kesimi yani. Kesildikten sonra davullarla oynuyoruz, dualarımız ediyoruz. Dumanlıdağ’a varınca tahta bindiriyorlar beni çeşmeye kadar götürüyorlar. Beni götüren grup deli arkadaşlar işte. Anlıyon dimi?” Anlıyorsunuz değil mi? 

Deliler Kulübü’nde elbette ki herkesin kendine has bir deliliği var. Soruya ortaya attığım için hepsi cevaplamaya başlıyor:

-Benim ki her yerime yirmi tane sigara takmak. (Hepsini de içer ha!)
-Ben on tane güvercin taklasını art arda atıyorum. (Güzel takla atar, ters taklası iyidir) 
-İçimizde Kasap ilhan var. Testi güreşi yapar. Rakip bulamadığı için testiyle güreşiyor o da. Su testisi. İzmir Menemen’den getiriyoruz testiyi de. Özel olarak.
-Özgür vardı bizim, öldü. Bak kahveye astık resmini. Cibisss yapardı o da. Bak siz de bana yapın. Haydi.

“Haydi,” komutunun ardından, yuvarlak bir masa etrafında oturduğum delilerle birlikte kendimi bir anda yanımdakine parmağımla dokunup “cibissss” diye haykırırken buluyorum. Döngü o kadar hızlı ki ister istemez kendimi kaptırıyorum. 

“cibisss cibisss cibiss of offff, on bin on bin on bin çekoslavakyaa,cibis, cibisss”

Yuvarlak masa şövalyelerimle geçirdiğim kısa delilik halinden çıkınca son sorumu soruyorum başkana: Neden delirdiniz? 

“Bu hayattan keyif alabilmek akıllı işi değildi, biz de delirdik.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ülker Sokak’ta Lubunya Olmak

Adalı Sait Faik ve Bakkal Dostu Orhan

Cinsiyetçiliğe Karşı Harekete Geç!